Haber

Devlet Bahçeli: “Yüreğimizi Derin Acılar Sararken Seçim Müziği Kullanmayacağız, Taşkın Heyecanlara Bonus Vermeyeceğiz, Her Koşulda Sağduyumuzu Kullanacağız…

MHP Genel Lideri Devlet Bahçeli, “Çok dikkatli, temkinli, sorumlu, duyarlı, genç ve sakin davranacağız. Yüreğimizi derin acılar kapladığında seçim müziği kullanmayacağız, taşan heyecana kesinlikle itibar etmeyeceğiz” dedi. , sağduyumuzu her koşulda koruyacağız… Birebir temaslarımız ve ziyaretlerimizle partimizi ve Cumhur İttifakını yurdun dört bir yanında anlatmaya devam edecek, adayımız belli, bizim de diyeceğiz. karar belli.”

MHP Genel Başkanı Bahçeli, TBMM’nin bugünkü küme toplantısında konuştu. Bahçeli özetle şunları söyledi:

“KISA SÜREDE 83 BİN KÖY EVİNİN YAPILACAĞINA ONAY VERİLDİ”

“Deprem bölgesinde iş makinaları gece gündüz çalışıyor. Hasar gören binalar yenisi yapılmak üzere yıkılıyor. Önümüzdeki kısa sürede 405 bin afet evi ile birlikte 83 bin köy evinin yapılacağı anlaşılıyor. yerleşim yerlerinin ovalardan dağlara taşınacağı öngörülmektedir.Depremden etkilenen 11 ilimizin her birinin tarihi coğrafik,Şehre ve kültürel dokusuna uygun özel imar planları hazırlanmaktadır. yeni konutların sadık kent üçgeni çerçevesinde 3 veya 4 katı artı 3 veya 4 katı geçemeyeceği doğru ve önemli bir gelişmedir.

3 Mart 2023 Cuma günü Cumhurbaşkanımızın himayelerinde düzenlenen; Jeoloji, sismoloji, şehircilik, inşaat, mimarlık ve sosyoloji gibi alanlarda uzman ve bilim insanlarının katıldığı Ulusal Risk Kalkanı Toplantısı bizim için çok güzel bir adım ve gelecek için umut verici bir atılımdır. Her türlü risk ve tehdide karşı ilave ve mutlak bir kalkan iradesinin devlet politikası haline gelmesi, geçtiğimiz yüzyıllık tarihimizde ilk kez ortaya çıkan stratejik bir karardır. Özellikle deprem; Ülkemizin karşı karşıya olduğu sel, yangın, heyelan, kuraklık, salgın hastalıklar, terör, mülteci sorunu ve ekonomik krizler gibi yakın tehlikelerin bütüncül bir anlayışla afet kavramı altında toplanması çok gerçek bir karardır. ve temelimiz tamamlandı.

“DAYANIKLI YAPILAR İNŞA ETMEK ARTIK ESAS HEDEFİMİZ”

Kurulların ve kurumların ilgili bakanlıklarla koordineli bir şekilde çalışması beklenen afetlere karşı direnci ve iş birliğini doğal olarak güçlendirecektir. Bu alandaki kentleşme ve dönüşüm çalışmalarının önemi, deprem riski ve zemin etüdü ile karşılaştırıldığında tartışılmaz bir ihtiyaçtır. Öncelikle deprem gerçeğini kabul edip buna karşı her anlamda kalıcı ve köklü önlemler geliştirmek ve sağlam yapılar inşa etmek vazgeçilmez hedefimizdir.

Cumhur İttifakı bu yükü, bu enkazı, bu tahribatı, bu yıkımı aşacak, yeni bir hayat kuracak güçtedir, muktedirdir. İnsan odaklı siyasetimizle her vatandaşın elinden tutup onu mutlu ve mutlu bir geleceğe taşıma hedefimiz o kadar güçlü ve yüksektir ki, hiçbir iflas etmiş siyasi anlayışla kıyaslanamaz. Aşkımız Türkiye. Üyelik şerefimiz Türk milletidir. Zaman kaybedemeyiz, çöplerle meşgul olamayız. Biz ona ülkemiz diyoruz.

“SEÇİM MÜZİĞİ KULLANMAYACAĞIZ”

Çok dikkatli, temkinli, sorumlu, duyarlı, genç ve sakin davranacağız. Yüreğimizi derin acılar sararken seçim müziği kullanmayacağız, taşan heyecana kesinlikle itibar etmeyeceğiz, her kuralda sağduyumuzu koruyacağız. Her zaman olduğu gibi yapıcı, destekleyici, öncü ve pozitif gündem politikamızı ülke geneline yansıtacağız.

Milletimizle her an ve her alanda iç içe olacağız, partimizi ve Cumhur İttifakını yurt genelinde birebir temaslarla ve ziyaretlerle anlatmaya devam edeceğiz, adayımız belli, kararımız belli diyeceğiz. temizlemek. Erdemli bir güç birliği ile felaketin kanamasını durduracağız. Milliyetçiliğin sadece göz yaşlarından oluşan bir duygu seli, coşkuyla söylenen bir nutuk, coşkuyla dinlenen bir marş olmadığını, bu kalıp ve kapsamda olmaması gerektiğini özellikle hatırlatmak isterim.

“İTTİFAKIMIZDA PARTİNİN ÇIKARLARI DEĞİL, TÜRKİYE’NİN ÇIKARLARI ÖNEMLİDİR”

Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı, devletin şerefinin ve milletin varlığının bayraktarlarıdır. Bilinmelidir ki Cumhur İttifakı sadece bir seçim ittifakı değildir. Türkiye’yi hedef alan iç ve dış düşmanlıklara karşı millî, manevi ve tarihî bir birliğin adıdır. İttifakımız için Türkiye’nin çıkarları esastır, parti çıkarları değil. Bizim duruşumuz Türk milletinin asırlar içinde şekillenen ve tecelli eden üstün duruşuyla birdir.

14 Mayıs’ta demokrasinin yeni bir zaferiyle Türk ve Türk Yüzyılının aydınlık sayfası Allah’ın izniyle açılacaktır. Cumhur İttifakı, Türkiye Cumhuriyeti’ni yeni yüzyıla inanç, barış, kardeşlik ve kucaklaşma bağlarıyla taşıyacaktır.

“ÖZELLİKLE TRİBÜNDE GEÇERSİZ OLAN DEVLET İSTİFA SLOGANLARI, KARANLIK BİR PLANIN ÖN HAZIRLIĞIDIR”

Altı masasının çaresiz bir krize yakalandığı bugünlerde, sokakları tahrik etmeye ve Türk-Kürt çatışmasını çıkarmaya çalışan dış temasların ateşle oynadığı aşikârdır. Tribünlerde tek tek söylenen hükümet istifa sloganları, Türkiye düşmanları tarafından emredilip imal edilen, çok tehlikeli toplumsal ve toplumsal olaylara kapı aralayabilecek karanlık bir planın ön hazırlıklarıdır.

Türk sporuna düşmanlık hançerini vurmaya çalışan çevreler, aynı zamanda milli duygularımızı kazımaya ve kutuplaşmayı körüklemeye çalışmaktadır. Siyasal muhalefet hararetli müzakerelere gömüldüğü için toplumsal muhalefeti kışkırtıp kışkırtanlar, böylece yıkıcı dil ve eylem taktikleriyle çatışma ortamı oluşturmaya çalışanlar, unutmamalıdırlar ki, apaçık bir şekilde içine düşmekten kurtulamayacaklardır. iyi kazdılar

“TÜRKİYE SOKAKLARDA DEĞİLDİ, TRİBÜNLERE KURULMADI”

Türkiye sokaklarda bulunmadı, tribünlerde kurulmadı, üç beş eşkıyanın, beş on eşkıyanın el ve hırslarıyla harap ve tükenmez. Herkes kararını vermeli. Şiddetli bir rüzgarla devrilecek. Türk milletinin sancılı, kritik ve hassas dönemini istismar etmeye kalkışanlar, siyasetteki rezilliği toplumsal tabana indirmeye çalışanlar karşılarında Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı’nı bulacaktır.

Geçtiğimiz hafta sonu Bursaspor ile Diyarbakırspor arasında ortada oynanan futbol maçında tribünlerden sallanan provokatif görüntülerin ve yaşanan patlamaların sporun ahlakına ve doğasına tamamen aykırı olduğu hepinizin ve herkesin malumudur. Bize göre Amed diye bir yer yok, Amedspor diye bir kulüpten de söz edilmeyecek. Diyarbakırspor’un Amedspor olarak adlandırılması bizim gözümüzde hükümsüzdür. Bursaspor taraftarlarını buradan selamlıyorum. Milli duruşunuz için tebrikler. Ancak şunu söylemeliyim ki, Bursa’da küçük bir azınlık olan terör yandaşları ve bölücü alçakların stadı kışkırtması, yaşanan olayların Kürt kökenli kardeşlerimle ilişkilendirilmesi cinayettir, lanettir, rezalettir. .

“BENİM KÜRT KARDEŞLERİM BAŞKA, BÖLÜCÜ TERÖRİSTLER ÇEŞİTLİ”

Kürt kökenli kardeşlerim başka, huzur ve güvenliğimizi hedef alan şerefsizler başka. Kürt kökenli kardeşlerim başka, bölücü teröristler başka. Türklerle Kürtlerin arasına kan dökmeye çalışan, düşmanlık tohumları eken herkes, kesilmesi gereken bir çıban, kesilmesi gereken bir kanser hücresi, ezilmesi gereken bir emperyalizmin piyonudur. Nasıl ki Bursa gözbebeğimizse, Diyarbakır da öyle. Bursa nasıl bir Türk şehriyse Diyarbakır da öyledir. Bursalı kardeşlerimle Diyarbakırlı kardeşlerim birdir, kardeştir, fesat çıkaranlar haindir, fahişedir. Alçak, çürümüş, çarpık, siyasi dağınıklığını ve tükenmişliğini stadyumlarla değiştirmeye çalışan muhalefet partilerinden hesap sorulmayacaktır.

Türkiye Futbol Federasyonu’nun gelişmeler karşısında atıl kaldığı ve proaktif davranmaktan aciz kaldığı yönündeki yaygın görüş ve görüşlerin dinlenmesi ve ciddiye alınması gerekmektedir. Türk sporu dostluk ve kardeşlik vadisidir. Türk sporu bir birlik ve beraberlik vahasıdır. Özellikle futbol sahalarında kaos yaratmayı düşünmek bu ülkeye, bu millete ve gelecek nesillere yapılabilecek en büyük kötülüktür. Zulme izin vermeyeceğiz, kötülere müsamaha göstermeyeceğiz, oyuna gelmeyeceğiz, huzurumuzu bozmaya çalışanlara fırsat vermeyeceğiz.

“İÇME SUYU YOK OLDUĞUNU İDDİA EDENLER, İLKESEL VE ​​BİLİNÇSİZLİKLERİN MARKA YÜZLERİDİR”

Milletimiz depremin ağır enkazı ve feci sonuçlarıyla uğraşırken, siyasi tacizlere başvurarak, devleti ve hükümeti suçlayarak, yıkıma devam etmek ilkesizliğin ve hatta ihanetin tezahürüdür. Hatay’da bir hastanede jeneratörün yanmaması nedeniyle tedavi gören hastaların hayatını kaybettiğini, içecek su bulunmadığını iddia edenler ilkesizliğin ve vicdansızlığın marka yüzleridir.

Kızılay’ın kan sattığını söyleyenler, AFAD’a iftira atanlar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin felakete yol açtığını iddia edenler, ilkesiz kişilerdir. Sayın Cumhurbaşkanımızla Elbistan ziyaretimiz sırasında terbiyesizce ortalığı karıştırmaya çalışan misyonerler ve siyasi provokatörler, ardından sosyal medyada kara kampanyalar yürütenler hem ilkel hem de ilkesiz çetelerdir.

Yıpranmasın diye bir yıldır cumhurbaşkanı adayını bir günde açıklamayanlar, ilkesizlerin canlı örnekleridir. Ortak aday anlayışında hemfikir olup 24 saat geçmesine rağmen imzayı inkar edenler ilkesizliğin ana damarıdır. Bir senedir oturduğu kıvrık ayaklı masa; Kumar masası, kişisel hırslar masası, küçük hesaplar masası, noterler masası, kuyruklu saçmalıklar masası deyip sonra zorluk görünce tekrar oturmak ilkesizlik ve yüzsüzlük örneğidir. İttifakı olduğu partinin üyelerini isyana çağırmak ilkesiz ve siyasi ahlaksızlık fermanı değildir, nedir? Kazanamayacağım dediği cumhurbaşkanı adayına sırtını dönüp aynı safa geçmek ilkesizliğin ahmaklığı değil mi?

Öte yandan dayatmalara karşı irade göstermek, bu vahşeti tasvip etmek, masayı devirene sandalye önermek de çürümüş bir siyasetin ilkesiz politikası değil midir? Hem bu insanlara oy veren vatandaşlarımızın hem de siyasetin unsurlarının ve ahlakının Mahut’un baskılarına boyun eğerek katledilmesine tamam demek için esir alınan, yerin dibine kadar inen küçük bir siyasi karmaşa değil mi? belediye başkanları başkan yardımcısı mı olacak? Mevki ve mevki müzakereleri ile masaya gerilen İP lideri, söylediği ağır sözlerle nasıl başa çıkacak, halkımızın yüzüne utanmadan, sıkılmadan nasıl bakacaktır?

“MİLLETİMİZİN VE TÜRKİYEMİZİN BÖYLE MUHALEFETE HİÇBİR ZAMAN İHTİYACI YOKTUR”

Türk siyaseti bu tip ilkesizlikleri ne görmüş ne de halletmiştir. Daha önce de söyledim, yine söylüyorum: Bir kez satan yine satar, yine satar, yine satar. Günün akışına göre rengini değiştirecek ilkesiz insanlar yokken biz yine geleceğiz, var olacağız ve yine milletimizin kalbinde olacağız. Siyasetin muhalefet cephesindeki düzensizlik ve kaotik tabloya baktığımızda ülkemizin adına üzülmekten kendimizi alamıyoruz. Milletimiz ve Türkiye böyle bir muhalefeti asla hak etmiyor.

Masaya dahi oturamayanların, ortak bir siyasi planlama ve hedefte buluşamayanların 85 milyon Türk vatandaşına hizmet ederek ilkeli ve dürüst bir siyasi duruş sergilemeleri nafile bir beklentidir. Aşağılama düştü ve Cumhur İttifakı’nın siyasi bir alternatifi yok. Bu saatten sonra ringde bir fırtına çıkarsa yaprak bile kıpırdamaz. Bu saatten sonra ciddiye alınacak, sorun ya da özen gösterilecek hiçbir siyasi fikir ve öneri olamaz, alınsa bile bizim için boş bir sızlanmadan başka bir şey değildir. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı’nın varlığından ve amaçlarından rahatsız olanlar artık gözümüzde kararsızdır. Kendimizi biliyor ve rakibimizi tanımıyorsak, başarısızlık kaçınılmazdır. Kendimizi bilmezsek rakibimizi biliriz, başarısızlık yine kaderdir. Ama hem kendimizi hem de rakibimizi bilirsek başarı kaçınılmazdır.

“TÜRK VE TÜRK YÜZYILINA ULAŞMAKTAN BAŞKA BİR SEÇENEĞİ BİLMİYORUZ VE BİLMEYECEĞİZ”

Türk ve Türk Yüzyılına ulaşmaktan başka bir seçenek tanımadık, tanımayacağız. Vahşete değil millete bakacağız. Zayıflamayacağız, zaaflara düşmeyeceğiz, Türk milletini hep birlikte zafer günlerine taşıyacağız. Başaracağız, asrın anlayışına Türk milletinin şan ve şerefini gururla konuşturacağız.

Günümüzde özellikle delilik, cinayet, katliam, şiddet ve taciz olarak görülen zincirleme krizlerin varlığı refaha ulaşmış olsak dahi huzur bulmakta zorlanacağımızın işaretidir. En utanç verici ve aşağılık suçlar, kadına yönelik saldırı ve şiddet sarmalı, yakınlarını katleden katiller, trafik tartışmalarından cinayete uzanan çatışmalar, hak ve adalet duygusunu sarsan siyasi tacizler, konuttan evlere uzanan yaygın bir şiddet. okullar, hastane acil servislerinden otoparklara, spor etkinliklerinden düğün şenliklerine. dalga günümüzün çok ciddi bir sorunu haline gelmiştir. Allah kimseye göstermesin ama bu olayların bugüne kadar sizin ve yakınlarınızın başına gelmemiş olması bir daha olmayacak anlamına gelmez.

“KADINA ŞİDDET HALA BİRLEŞİMİ BİR SKANDALDIR”

Yarın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü karşılayacağız. Küresel ölçekte vicdani farkındalık seviyesinin yükselmesi bu konuda sevindirici olsa da, kadın ve şiddetin yan yana gelmesi hâlâ bir rezalet. Hanımefendi dediğimizde ne anlıyoruz? Beşiği sallayan, yediren, giydiren, büyüten anne mi? Hanımefendi denilince ne görmeliyiz? Evine sahip çıkan, eşine destek olan, işine üzülen bir fedakarlık abidesi mi? Kadınları nasıl tanımlamalıyız? Gurur ve şeref sembolü mü, saflık ve iffet sembolü mü? Hanıma baktığımızda hangi utancı yaşamalıyız? Acımasız şiddet mi? Değerin verilmiyor mu? Sürekli taciz ve cinayet mi?

Kadına baktığımızda üzücü de olsa bütün bu söylediklerim fazlasıyla gözümüzün önünde. En temel sorun, en bariz ayıp kadının insan olduğu gerçeğinin unutulup yok sayılmasıdır. Kadın her şeyden önce insandır, her şeyden önce insandır. Kadınlar şiddete, tacize ve tacize maruz kalıyor ki bu insan olduğunu söyleyen her vicdanlı insanın ayıbıdır. Var olacaksak, geleceği bilinçli olarak kavrayacak ve irademizle yazacaksak kadına şiddete son vermeli, şiddet uygulayan katilleri ve şiddet uygulayanları toplumdan izole etmeliyiz.

“KADIN KADAR GÜÇLÜYÜZ, KADIN KADAR İNSANIZ, KADIN KADAR MEDENİZİZ”

Kadınlarımız siyasetten ticarete, ekonomiden sanata, eğitimden spora hak ettikleri toplumsal konumu almalı, hak ettikleri mertebelere yükselmeli, sadece şiddet konuşulurken anılmamalı, hor görülmemelidir. 8 Mart’a sıkıştırıldı. Bu sorumluluk hepimize düşüyor. Kadınlar kadar güçlü, kadınlar kadar insan, kadınlar kadar medeni olduğumuzu unutmayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu